Evet, yazımızdaki soru başlığını okuyan bir çok sağlık emekçisinin, “Kaynar kazana atmalı… Yandım anam dedikçe altına odun atmalı…” yanıtını verdiğini duyar gibiyim…
Bazı sendikalar hariç ama özellikle malum sen, sarı sendika olarak nitelendirilen ve hükümete yakınlığı ile bilinen Sağlık- Sen’in başkanları, yönetimlerinde yer alan bazı isimler ile hastane temsilcilerinin, çalışanlara yapmış olduğu mobbingleri sağır sultan bile biliyor artık…
Bu ifadeleri bendeniz değil sağlıkçılar hatta kendi üyeleri kullanıyor…
Neyse konumuz bu değil…
***
Kısa adı SAHADER olan Sağlık Çalışanları Hak ve Mücadele Derneği Başkanı Abdurrahman Aktürk, ülke genelinde 50 ilde 100’ün üzerinde hastanelerde yönetici pozisyonunda görev yapanların çift maaş aldıklarını öne sürdü…
Başkan Aktürk bu konuya şöyle açıklık getirdi:
“Dernek olarak bir çok ilde yetkili sendika Sağlık-Sen’in bazı hastanelerdeki yönetim ve idari kadroları ele geçirdikleri, kurum yöneticilerini atadıkları iddialarından yola çıkarak bir araştırma yaptık. Bu araştırmayı kamuya açık kaynaklardan da çek ederek itiraz edilemez bir liste oluşturduk. Kurumlara çöreklenen bu sendikamsı yapı 50 ilde 100’ün üzerinde yönetici statüsünde atama yaptığını ve sendikanın da yönetiminde olduklarını tespit ettik. Bu kişiler hem devletten maaş hem de sendikanın genel merkezinden 10 bin liranın üzerinde huzur hakkı adı altında para alıyor….”
Ooooh suyundan da koy!
Büyük bir ihtimalle yasaldır elbet ama…
Başkan Aktürk, “Örnek vermek gerekirse…” diye devam etti sözlerine ve Çekirge Devlet Hastanesi Kalite Destek Hizmetleri Müdürü Yusuf Turgut ile Bursa Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi İdris Çolak’ın adını verdi.
Sendika yönetimde yer alanların kurumlarda idareci pozisyonunda çalışmasının ciddi sakıncalarının olduğuna dikkat çeken SAHADER Başkanı Aktürk, çarpıcı bir açıklamada bulunarak,
“İl Sağlık Müdürlüklerinde özellikle uzman kadroları işgal edilmiş durumdadır…” dedi.
***
Valla biz hiç şaşırmıyoruz bu ifadelere…
Tabiri caizse ülke genelinde arkasına “Dayısını!”, “Danasını!” alan liyakatsizler, kamu kurumlarının idareci ve yönetici makamlarında “fink!” atıyorlar.
Sıradanlaştı artık!
Tıpkı sağlıkta şiddet gibi…
Başkan Aktürk, bu tür makamlara atanan torpillilerin personele yaşattığı problemleri bakın nasıl anlatıyor:
“Kendi kadrolarına sözleşmeli ballı yöneticilik ayarlayan bu yapı, elde ettiği bu gücü sağlık emekçilerine karşı mobbing ve tehdit unsuru olarak kullanıyor. Düşünün her hangi bir konuda hakkınızda soruşturma yürütülüyor. İtiraz ettiğiniz merci zaten sizinle uğraşan bu sendika yöneticisi. Bakanlığın taktirine bakın ki çalıştığınız kurumda da yönetici. Hadi hakkınızı arayın şimdi… Veya… Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürüne gidiyorsunuz yıllık izin veya başka bir talebiniz var. O sendikaya üye iseniz hemen onay alıyorsunuz, değilseniz keyifleri ne zaman yerine gelirse size onay veriyorlar. Örnekler çoğaltılabilir… Keyfiyete dayanan torpil ve kayırma dışında kriteri olmayan bu sözleşmeli yapı sonlandırılmalı ve çalışanlar üzerindeki baskı, tehdit bitmelidir…”
***
Sağlıkta dönüşüm programının halkalarından biri olan sözleşmeli yöneticilik sistemi kamu sağlık kurumlarında uygulamaya girdiği günden bu güne sorunlar giderek büyüdü ve çözülemez bir hale dönüştü…
Yeni Sağlık Bakanı Prof. Dr. Memişoğlu’nun da bu konuda pek fazla yapacağı bir şey yok gibi…
Amaç, kamu hastanelerinde hastalara kaliteli, nitelikli, verimli bir sağlık hizmeti sunmak ise…
Ve…
Amaç, kamu hastanelerinde çalışan memnuniyet oranını arttırmak ise…
O zaman reçeteye:
“Sözleşmeli yöneticilik dönemi bitecek…
Sağlık çalışanlarının özlük ve mali haklarında iyileştirmeler yapılacak…
Tek kalem maaş…
Kötü çalışma ortamları iyileştirilecek…
Sağlıkta şiddette son verilecek…” diye yazıp hemen tedaviye geçmek gerekir…
Sadece 5 madde…
Topu topu hepsi bu!
Haber: Lale Akasoy